Ads 468x60px

7 Şubat 2015 Cumartesi

Biraz cesaret ister miydiniz?

Cesaret korkusuzluk değildir. Ödün kopsa da harekete geçmektir. Korkularımızdan kurtulmaya çalışmak pek işe yaramaz. Onlar savaşacağımız şeyler değil! Onlara kalırsa hiçbir zaman yapmak istediklerimiz için mükemmel şartlar, mükemmel zamanlama olmayacak. Ne istediğini bul ve peşinden git. Kır o  korku- hareketsizlik-korku döngüsünü! Minik bir hareket bile işe yarar. Kafanda bin tane olumsuz ses olacak bunu yapmaya karar verdiğinde. Çok gerçekçi görünecekler sana. Sana kendini boş bir hayalci gibi hissettirecekler bu sesler. Bu sesler hep vardı! Hep de olacak! Kendini yargılayan, kendini sabote eden, korkan yanımızı temsil ediyorlar onlar. Bu yanımızı tanıyarak, onun farkında olarak başlamalı değişime. Sonra yapmak istediklerimize yol açmaya, yer açmaya çalışmalı. Korkudan kaçarak değil, korkuya rağmen pozitif içsesimizi duyarak. Bunu yapabilmek için gönlümüzde geniş bir yer açmalı hayata. Alanımız ne kadar genişlerse içimizde, o kadar rahat hareket eder duygular düşünceler. Akışkan olurlar, sıkışıp kalmazlar ne ruhta ne bedende! Yaratıcılık da bu noktada başlar. Korkulardan da beslenir yaratıcılık acıdan da...Acılardan bir güzellik veya anlamlı bir karar çıkaransa pozitif içsesimizdir. Korkuya rağmen "Haydi harekete geç! Senin için bunu yapmak çok önemli! " diyen. Kendimize şefkat göstererek, insan olduğumuzu ve acıların insan olmanın bir parçası olduğunu hatırlayarak, kabul ederek , en çok da farkındalıkla yaşayarak alan açabiliriz kendimize. Bir oyun alanı. Rahat kararlar alabildiğimiz, kendimizi özgür hissettiğimiz, korkuların seçeneklerimizi gölgelemesine izin vermediğimiz bir oyun alanı!