Ads 468x60px

4 Nisan 2014 Cuma

Fazla Tutkalı Olan Var mı?

Fazla tutkalı olan var mı? 'Onlar'ı 'diğerleri'ne yapıştırıp 'biz' yapacağım da... 


Onlar dedikleriniz kimler?
Onlar aslında “Bizim kültürümüz şöyle bizim geleneğimiz böyle”nin içindekiler (iyi ve kötü) Onlar “ayıp olur”ların pençesine düşmüş -siz fark etmeseniz de- şimdi kurtulmak için müthiş mücadele verenler. Aslında onlar çocukları için daima en iyisini hayal ederken ‘Çorba içmem bugün  simit yerim ama çocuğuma o kitabı alırım’ diyenler.
Onlar ebeveynlikle ilgili her televizyon konuşmasını dinleyen, bandrolsuz kitaplar okudukları için şehirlerinin okuma oranını düşük gösterenler! (Canları sağolsun afiyet bal bilgi olsun!) Onlar internet başında çocuk gelişimi makalaleleri arayan, öğretmen çocuğa iyi davransın diye okula kek börek götürenler. Onlar "Öğretmen ne derse desin ben çocuğuma güveniyorum!" diyenler. Onlar, çocuklarının ayakkabılarının yırtık olmasının ‘diğerleri’nin çocukları tarafından acayip karşılananlar. (Aşağılamıyorlar sadece acayip buluyorlar. Akıl sır erdiremiyorlar.)
Onlar su faturası çok gelmesin diye yıkanamayan ancak çocuklarını her gün okula temiz pak göndermek için mücadele edenler. Onlar çocukları ‘ezilmesin’ diye en pahalı cep telefonunu almaya çalışanlar… Onlar çocukları ‘iyi okusun’ diye gece gündüz çalışanlar.
Sevgili onlar binler yüzbinler milyonlar! Biliyor musunuz? Size saygım da sevgim de sonsuz. En temel ihiyaçlarını karşılayamazken nasıl ebeveynlik hakkında kafa yorarsınız ki?
Yoruyorsunuz görüyorum. 'Onlar'  olarak bunu yapıyorsunuz. Ben onları tanıyorum. Bana ‘Biz nerede yanlış yaptık öğrenmeye geldik. Çocuğumuza nasıl davranalım?’ diye geliyorlar.
Bazılar ilkokul mezunu bile değil. Öyle akıllı öyle vicdanlı ve öyle sevgi dolular ki… Bazen onlara ‘imkanları daha fazla olan’lardan daha çok yardımcı olabildiğimi hissediyorum. Çünkü her seyi bildiklerini iddia etmiyorlar, çünkü gerçekten öğrenmek istiyorlar. 
Yanlış anlaşılsın istemem, bence 'diğerleri' de bu sistemin açıklarının kör topallığın sillesini her gün başka türlü yiyorlar. Diğerlerine bir sitem veya eleştirim yok. Var da... Herkese olduğu kadar. 
Ancak şu anda ‘onlar ‘ da büyük risk altındalar. Diğerlerinin fena halde tuzağına düştüğü ve kurtulmak için çırpındığı bir canavarla karşılaştılar.
 Çocukları kontrolsüz internet kullanımı, tüketim toplumu kandırmacaları, bozuk eğitim sistemiyle, komşuları yeni arabaları, yeni cep telefonlarıyla, akrabaları yaşam mücadelesi veya ‘Her koyun kendi bacağından asılır’ değeriyle uzaklaşıyor onlardan. Yabancılaşma onları da yakaladı bugünlerde. Söyleyin bana, kat kat apartmanlarda ağaç yüzü görmeden, eve o gün ekmek götürüp götüremeyecegini bilmeden nasıl mutlu yaşanır?
Söyleyin bana berbat bir sistemin sonucu berbat bir  şehirleşmenin eseri olarak  bir kısım insan bu haldeyken diğer kısım nasıl korunakları arabalarında korunaklı hayatlar yaşar? Bu korunaklı hayatlar içinde diğerinden korkarak diğerini aşağılayarak nasıl mutlu olunur?
Birlikte hareket edeceğiz. Kaybolmaya yüz tutmuş  toplumsal değerleri kolundan tutup aramıza tekrar getireceğiz. Birbirini aşağılayarak değil! Birbirini tanıyarak anlayarak belki de sevmeye çalışarak.
Bazı ebeveynlere ‘Çocuğunuzu sevmeyi denemeyecekseniz terapiye gelmenizin pek bir anlamı kalmaz’ derim. Sevmeyi denemek önemli çünkü. Terapi teknikleri de sevgi olmadan işe yaramaz! Bizi bir yapacak olan tutkal kalbini açmak. Birbirinden korkmamak, yardım almak, yardım etmek. Ben yardım istiyorum.
Fazla tutkalı olan var mı? Çok ihtiyacımız var! Hepimizin! Acil!