Ads 468x60px

4 Mart 2015 Çarşamba

Sabah challange'ı

Sabah challange'ı:
6.20-- rüyasında bizi kaybettiğini görerek ağlayan çocuğu sakinleştir, 
6.30--sonra 37 haftalık hamile halinde evin içinde taşı, 
6.30-6.40 ---sonra çizgi film izleyeceğim diye ağlamasına hatta çığlık atmasına rağmen çizgi film açma, 
(Bu sırada) komşuları rahatsız ettim düşüncesiyle baş et,
uykunu alamamış ol ve bugün son derece önemli işlerin olsun,
6.40 --sonra sakinleşsin ve mutfağa gidince sütü beğenmeyip portakal suyu istesin,
6.43--portakal suyunu makinada sıkmak için ağlasın,
6.45--kendi sıkmak için ağlasın 
6.50--pipet istiyorum ağlasın 
hamilelik nedenli çiş bastırması söz konusuyken tüm bunlar olsun. 
Buna rağmen bağırmamamı tebrik edeyim. 
7.00-Kardeş gelince buna sesten uyanan bir bebek eklenecek diye düşünmemi "Onu o zaman düşünürüz" diye savuşturayım. 
Hepsi aslında en fazla yarım saat içinde olmuş bitmiş olsun. Ne diyeyim sağlık olsun. Influenza'ya yarı delilik halleri...Umarım challange tamamlandı ve yüz puan aldım??
Nasıl baş ettiğimi düşününce, gözümün önüne durmadan dün akşamki sevimli halleri geldi. Bir de hasta olduğu gerçeği...Sabah ağlama kotasını doldursun dedim bir de...Belki sizin de işinize yarar? Mola paspası yok, vurmak bağırmak, kötü sözler yok! 
Gününüz iyi geçsin efendim. Bakalım benimki nasıl devam edecek?

7 Şubat 2015 Cumartesi

Biraz cesaret ister miydiniz?

Cesaret korkusuzluk değildir. Ödün kopsa da harekete geçmektir. Korkularımızdan kurtulmaya çalışmak pek işe yaramaz. Onlar savaşacağımız şeyler değil! Onlara kalırsa hiçbir zaman yapmak istediklerimiz için mükemmel şartlar, mükemmel zamanlama olmayacak. Ne istediğini bul ve peşinden git. Kır o  korku- hareketsizlik-korku döngüsünü! Minik bir hareket bile işe yarar. Kafanda bin tane olumsuz ses olacak bunu yapmaya karar verdiğinde. Çok gerçekçi görünecekler sana. Sana kendini boş bir hayalci gibi hissettirecekler bu sesler. Bu sesler hep vardı! Hep de olacak! Kendini yargılayan, kendini sabote eden, korkan yanımızı temsil ediyorlar onlar. Bu yanımızı tanıyarak, onun farkında olarak başlamalı değişime. Sonra yapmak istediklerimize yol açmaya, yer açmaya çalışmalı. Korkudan kaçarak değil, korkuya rağmen pozitif içsesimizi duyarak. Bunu yapabilmek için gönlümüzde geniş bir yer açmalı hayata. Alanımız ne kadar genişlerse içimizde, o kadar rahat hareket eder duygular düşünceler. Akışkan olurlar, sıkışıp kalmazlar ne ruhta ne bedende! Yaratıcılık da bu noktada başlar. Korkulardan da beslenir yaratıcılık acıdan da...Acılardan bir güzellik veya anlamlı bir karar çıkaransa pozitif içsesimizdir. Korkuya rağmen "Haydi harekete geç! Senin için bunu yapmak çok önemli! " diyen. Kendimize şefkat göstererek, insan olduğumuzu ve acıların insan olmanın bir parçası olduğunu hatırlayarak, kabul ederek , en çok da farkındalıkla yaşayarak alan açabiliriz kendimize. Bir oyun alanı. Rahat kararlar alabildiğimiz, kendimizi özgür hissettiğimiz, korkuların seçeneklerimizi gölgelemesine izin vermediğimiz bir oyun alanı!