Ads 468x60px

Featured Posts

Çalışan Annelerin Çocuklarının Karşılaşabilecekleri Sorunlar

NTV Haftasonu Stüdyo konuğu; Uzman Psikolog Pınar Mermer ile ''çalışan annelerin çocuklarının karşılaşabilecekleri sorunlar'' hakkında söyleşi yapılıyor.

Hayranlığın İnsan Sağlığına Etkisi

NTV Haftasonu Stüdyo konuğu; Psikolog Pınar Mermer, hayranlığın insan sağlığına etkisi konusunda bilgiler veriyor.

4+4+4 Eğitim Sistemine Çocuklar Nasıl Hazırlanmalı

NTV Haftasonu Stüdyo konuğu; Dr Pınar Mermer, 4+4+4 eğitim sistemine çocukların nasıl hazırlanması gerektiğini anlatıyor.

66 Aylık Çocukların Okula Uyum Gösterip Gösteremeyeceği

NTV Gece Bülteni Stüdyo konuğu Psikolog Pınar Deniz Mermer ile 66 aylık çocukların okula uyum gösterip gösteremeyeceği konusunda konuşuluyor.

NTV Gece Bülteni, Ruh Sağlığı Söyleşisi

NTV Gece Bülteni Stüdyo konuğu Klinik Psikolog Pınar Deniz Mermer,ruh sağlığı hakkında bilgiler aktarıyor.

4 Mart 2015 Çarşamba

Sabah challange'ı

Sabah challange'ı:
6.20-- rüyasında bizi kaybettiğini görerek ağlayan çocuğu sakinleştir, 
6.30--sonra 37 haftalık hamile halinde evin içinde taşı, 
6.30-6.40 ---sonra çizgi film izleyeceğim diye ağlamasına hatta çığlık atmasına rağmen çizgi film açma, 
(Bu sırada) komşuları rahatsız ettim düşüncesiyle baş et,
uykunu alamamış ol ve bugün son derece önemli işlerin olsun,
6.40 --sonra sakinleşsin ve mutfağa gidince sütü beğenmeyip portakal suyu istesin,
6.43--portakal suyunu makinada sıkmak için ağlasın,
6.45--kendi sıkmak için ağlasın 
6.50--pipet istiyorum ağlasın 
hamilelik nedenli çiş bastırması söz konusuyken tüm bunlar olsun. 
Buna rağmen bağırmamamı tebrik edeyim. 
7.00-Kardeş gelince buna sesten uyanan bir bebek eklenecek diye düşünmemi "Onu o zaman düşünürüz" diye savuşturayım. 
Hepsi aslında en fazla yarım saat içinde olmuş bitmiş olsun. Ne diyeyim sağlık olsun. Influenza'ya yarı delilik halleri...Umarım challange tamamlandı ve yüz puan aldım??
Nasıl baş ettiğimi düşününce, gözümün önüne durmadan dün akşamki sevimli halleri geldi. Bir de hasta olduğu gerçeği...Sabah ağlama kotasını doldursun dedim bir de...Belki sizin de işinize yarar? Mola paspası yok, vurmak bağırmak, kötü sözler yok! 
Gününüz iyi geçsin efendim. Bakalım benimki nasıl devam edecek?

7 Şubat 2015 Cumartesi

Biraz cesaret ister miydiniz?

Cesaret korkusuzluk değildir. Ödün kopsa da harekete geçmektir. Korkularımızdan kurtulmaya çalışmak pek işe yaramaz. Onlar savaşacağımız şeyler değil! Onlara kalırsa hiçbir zaman yapmak istediklerimiz için mükemmel şartlar, mükemmel zamanlama olmayacak. Ne istediğini bul ve peşinden git. Kır o  korku- hareketsizlik-korku döngüsünü! Minik bir hareket bile işe yarar. Kafanda bin tane olumsuz ses olacak bunu yapmaya karar verdiğinde. Çok gerçekçi görünecekler sana. Sana kendini boş bir hayalci gibi hissettirecekler bu sesler. Bu sesler hep vardı! Hep de olacak! Kendini yargılayan, kendini sabote eden, korkan yanımızı temsil ediyorlar onlar. Bu yanımızı tanıyarak, onun farkında olarak başlamalı değişime. Sonra yapmak istediklerimize yol açmaya, yer açmaya çalışmalı. Korkudan kaçarak değil, korkuya rağmen pozitif içsesimizi duyarak. Bunu yapabilmek için gönlümüzde geniş bir yer açmalı hayata. Alanımız ne kadar genişlerse içimizde, o kadar rahat hareket eder duygular düşünceler. Akışkan olurlar, sıkışıp kalmazlar ne ruhta ne bedende! Yaratıcılık da bu noktada başlar. Korkulardan da beslenir yaratıcılık acıdan da...Acılardan bir güzellik veya anlamlı bir karar çıkaransa pozitif içsesimizdir. Korkuya rağmen "Haydi harekete geç! Senin için bunu yapmak çok önemli! " diyen. Kendimize şefkat göstererek, insan olduğumuzu ve acıların insan olmanın bir parçası olduğunu hatırlayarak, kabul ederek , en çok da farkındalıkla yaşayarak alan açabiliriz kendimize. Bir oyun alanı. Rahat kararlar alabildiğimiz, kendimizi özgür hissettiğimiz, korkuların seçeneklerimizi gölgelemesine izin vermediğimiz bir oyun alanı! 

18 Aralık 2014 Perşembe

Bugün başlıyoruz! Lütfen katılın!

Doğru Ebeveynlik konusunda bu kadar ısrarcı olmamın sebebi var.
Bugün insanların 
-mantıklı düşünememesinden
-kurallara uymamasından
-uyarı aldıklarında şiddete başvurmasından
-her söylenene inanmalarından
-değerlerini kaybetmelerinden
-saygısız ve sevgisizliklerinden 
-sınırsızlıklarından
-kabalıklarından
-adaletsizliklerinden 
-yalanlarından
-alkol,uyuşturucu bağımlılığından 
-sağlıksız beslenme alışkanlıklarımızdan (özellikle çocukların)
Şikayet etmiyor muyuz? Biz bu hale nasıl geldik demiyor muyuz?
Elbette toplumsal düzeyde, sistemde değiştirilmesi gereken çok şey var.
Ama değiştirilmesi gereken en önemli kısmı atlıyoruz: Ebeveynlik! Doğru ebeveynlik yapmak. 
Ben hep şöyle düşünürüm "Bu kişi doğru ebeveynlik görseydi, yine bunu yapar mıydı?" 
Elbette yukarıda yazdığım gibi nasıl bir insan olduğumuzu belirleyen ebeveynlik dışında pek çok faktör var.
Ama nasıl ebeveynlik yaptığımız bizim elimizde! Bari değiştirebileceklerimize odaklanalım değil mi? Ruh sağlığı yerinde çocuklar ve ruh sağlığı yerinde bir toplum için birlikte mücadele edelim.
Bugün elimizin altında kitaplar, eğitimler, uzmanlar var.
Rica ediyorum yararlanın ve arkadaşlarınızı tanıdıklarınızı yararlanmaları için yüreklendirin.
Günde onbeş dakikanızı ebeveynlikle ilgili en azından düşünmeye ayırmakla başlayabilirsiniz değişime. Ben bugünden itibaren sosyal medya hesaplarında "ruh sağlığı yerinde çocuklar" hashtagiyle paylaşımlar yapmaya başlıyorum. Birlikte mücadele edeceğiz ruh sağlığı yerinde çocuklar için.
Önce çocuklar! 

2 Aralık 2014 Salı

Yeni Eğitim Duyurusu

Çocuklarımız bize ne kadar keyif veriyor değil mi? Iyi ki hayatlarımızda bu küçük insanlar var. Ancak bazen keyif aldığımız kadar zorlanabiliyoruz da. Bugünlerde birçok ebeveynden benzer hikayeler dinliyorum. 
Bazı davranışlar ebeveyn olarak zorlanmamıza, tahammülümüzün azalmasına yol açabiliyor. Bu davranışlarla nasıl başaçıkacağımızı bilememekse çocuğumuzla ilişkimizi zora sokuyor. Hangi davranışları kabul etmeli, davranış ne düzeye geldiğinde yardım almalıyız? Bu davranışlar şımarıklık mı demek? Doğru disiplin veremediğimizden mi bunlar oluyor? "Kriz" anlarında doğru davranış nedir? gibi sorular zihnimizde yankılanmaya başlıyor. 
Gelin sorularınızı birlikte cevaplayalım. Çocuklarımızla, özellikle belli konularda zorlanan çocuklarla doğru iletişim kurmak için bir araya gelip konuşalım. 
Eğer çocuğunuz;
Evden çıkmakta zorlanıyor daha sonra eve girmekte zorlanıyorsa, 
Yaptığı iş her neyse onu bırakıp başka bir şeye geçmekte zorlanıyorsa,
Aynı soruyu cevapladığınız halde sık sık soruyorsa, net cevaplar istiyorsa (Saat kaçta geleceksin? Tam dakika söyle?)
Bazen konu onun için çok önemli olsa bile kendini ifade etmekten kaçınıyor/ ifade etmekte zorlanıyorsa,
Ağlama krizleri, öfke patlamalarını yatıştırmak uzun zaman alıyorsa,
Tırnak yeme, parmaklarıyla oynama, birşeyler koparma yolma gibi alışkanlıkları varsa,
Yenilmeye tahammül edemiyor, kazanamayacağını düşündüğü oyunlara dahil olmuyorsa,
Okula başlamak, sizden ayrı kalmak gibi konularda çok zorlanıyorsa,
Yalnız kalmaktan çekiniyor, sık sık bir yetişkinle temas içinde olmak istiyorsa,
Sınavlardan önce çok kaygılanıyor, uyuyamıyorsa,
Ödevini yapmaya oturmakta zorlanıyor ancak yapamazsa asla okula gitmek istemiyorsa,
Sık sık birkaç seçenek arasında kalıp karar vermekte zorlanıyorsa,
Yeni fikirlere, problem çözme yöntemlerine, hatta giysilere ve mekanlara sıcak bakmıyorsa,
Kabuslar gördüğünü söylüyor, uyku problemleri yaşıyorsa,
Yemek seçiyor, belli giysileri giymekten rahatsız oluyorsa,
Ölmekten, yakınlarını kaybetmekten korktuğunu sık sık dile getiriyor, sürekli hayatla ilgili  kötü senaryolar kuruyorsa,
Öğretmeni aslında potansiyelinin yüksek olduğunu söylüyor ancak kaygıdan dikkatini veremiyorsa,
 Performans göstermesi gereken bir konuya yanaşmıyorsa,
Yeni arkadaşlar edinmek zorluyorsa,
Düzeninin değişmesine tahammül edemiyorsa,
Korkuları, fobileri (köpek, böcek, yüksek ses) varsa,
Sık sık ellerinin yıkanması, silinmesi isteği,bazı yerlere dokunmama, ıslak, yapışkan maddelerden kaçınma hali varsa,
Oyuncakları dizmekten oyun başlatmayı unutuyorsa,
"Olmadı düzelt, doğru yap, düzgün yap " diyerek ağlıyorsa,
Ritüellerine çok bağlıysa,
Mükemmeliyetçi, hata toleransı azsa,
Yukarıda saydıklarımdan en az üçünü çocuğunuz yaşıyorsa, 20 Aralık Cumartesi 13-15.30 arası Göktürk'te biraraya gelelim.
Katılım şartları için uzmpskpinarmermer@gmail.com'a eposta gönderebilirsiniz. 

28 Kasım 2014 Cuma

Çocuğumun güçlenmesi bana iyi gelmiyor

Güçlenmiş çocuk; bir tehlike! 
Kendinizle yüzleşmeye cesaretiniz var mı? O zaman bu yazıyı okuyabilirsiniz.
"Şu an çok kırılgan hissediyorum" diyorsanız, şimdi okumayın. Olur mu?
Ebeveynler çocuğun terapide veya terapi dışında güçlenmesinden endişe ederler bazen. Hatta güçlenen çocuğun cesaretini kırarlar farkında olmadan. Bazen terapiler çok başarılı giderken bazen yol almak çok zor olur. Yol almamanın birçok sebebi vardır elbette. Ben pek konusu geçmeyen içimizde yaşayan gizli sabotajcıdan bahsetmek istiyorum. 
Bakın bakalım size dokunan bir kısmı var mı bu yazının. 
Ebeveynler bazen çocuğun güçlenmesinden endişe ederler çünkü :
1.Çocuğun güçlenmesi, onun HAYIR larını arttırır.
2.Çocuk olumsuz duygularını ifade etmeye başlar,bu ebeveynlere iyi gelmez. Özellikle öfkeden ve benzeri olumsuz duygulardan korkan ebeveynlere...
3.Çocuğun iyileşmesi ebeveynlerin arasındaki sorunların günyüzüne çıkmasına sebep olur.
4.Çocuk söz dinleyen, "uslu" çocuk olmaz. Ebeveyn çocuğa baskı yapmadan sınır koymayı bilmemektedir.
5.Ebeveyn çocuk karşısında kendisini güçsüz, çaresiz ve yetersiz hisseder.
6. Güçlenen çocuğun sosyal uyumu bir süreliğine düşebilir. Eğer sosyal uyum bir ebeveyn için çok önemliyse özellikle "Ayıp olur" düşüncesi hakimse hayatında, çocuğun güçlenme süreci tahammülü zor bir süreç olur.
Nasıl? Mantıklı geliyor mu?
Yüzleştirmeci terapist Pınar :)

30 Temmuz 2014 Çarşamba

İki yaş krizleri

O uyurken ben hızlıca yazayım diyorum:)
Sekiz gün önce yazdığım bir not bu: "Anne diye ağlayarak uyandı. Babası kucağına aldı " Ben anneye gidecem "diye bağırdı. Kucağıma aldım koridorda beni yere bırak dedi. Bıraktım. "Kafamı vurucam yere" dedi. "Kızgın Uzay galiba. Elimi altına koyayım öyle vur " dedim. (O sırada bir yastık bulamadım) Senin canın acımasın senin kafan değerli cici..." "Hayır " diye ağladı." Ben böyle yapacam " diye kafasını vurma hareketi yaptı (vurmadı) "Anladım sen galiba uykunu alamadın" dedim "Evet" dedi. Aşı da oldun bugün ondan. Günlerdir düzenin de değişip duruyor.
Sonra kucağıma aldım "Bırak" diye tepindi. (Evet ancak tepinmek sözcüğü tepkisini tanımlayabilir!) Mutfakta bir süre kucağımda sıkı tutup "Seni seviyorum bırakmayacağım birlikte sakinleceğiz biraz ağla birazdan geçecek" gibi şeyler söyledim. Ben de sakindim babası da sakindi. "Yere bırak " dedi bıraktım tekrar "ben kendimi atıcam" dedi (yere) ben eğildim yanına benzer şeyler söyledim. "Sen git "dedi. Daha önce bir krizi sen git deyip "ce e " oynayarak sonlandırmıştı. (Ki bu oyun da çok anlamlıydı) Onu denedim olmadı. Duvara yaslanarak oturdum ve sen git diye beni duvara doğru ittirdi.
Beni duvara doğru sürekli ittirerek git dedi. O sırada sırtına masaj yapmam onu sakinleştiriyordu. Yani hem ona dokunmamı istiyor, orada olmamı istiyor hem de gitmemi istiyordu. Babası ben gidince ne olacağını merak etti. Pek birşey değişmedi. Huysuzluğuna farklı şekilde devam etti.
Ben biraz ağlamaya ihtiyacı olduğunu düşündüm. Bir yandan onu bırakıp işe gittiğimiz, tatile gittiğimiz zamanları tamir etmek istediğini düşündüm. Bu sene babası için de benim için de öyle yoğun geçmişti ki...
Onunla bu konuyu anlayacağını düşündüğüm şekilde konuştum.
Yavaş yavaş sakinleşti. " 
Bu da bugünkü halimiz :
Sekiz gündür yapışık haldeyiz.
Birkaç ufak kriz daha yaşadık ama sonra bir daha tekrar etmedi. 
Beraber geçirdiğimiz birkaç günün sonunda iştahı yavaş yavaş düzene girmeye başladı, sakinleşti, dikkat aralığı genişledi, uykuları oldukça düzenli, ben uyumicam diye ağlamıyor "Kitap okuyalım ben uyuyim" diyor.
Kendi kendine zaman geçirmeye, çok zor yapbozlar yapmaya başladı.
Hala yapışmaları, huysuzlukları devam ediyor. Eski iştahlı hali de henüz yerine gelmedi ama iki yaş bu olacak o kadar. 
Bana öyle geliyor ki iki yaş krizleri gelişimlerindeki büyük adımlar için hazırlıyor onları. Birden hiç yapamadıklarını başarmaya başlıyor ve bu hiç kolay değil. Bu ciddi bir stres yaratıyor.
Hem de bizim ailemize özgü zorluklar devreye giriyor burada. Son dönemlerde çok çalışmamız, aile yazlığına gidince düzenin bozulması,bakıcısının izne gitmesi gibi.
Biraz ağlamasına izin vermek, bol bol sevdiğini söylemek, ne anlatmaya çalıştığını anlamaya çalışmak ve sabretmek...
Bunlar iki yaş krizlerinde kilit noktalar gibi duruyor.
Ama sonuna kadar memnun etmeye çalışmak ,hiç sınır koymamak veya azarlamak, bağırmak, vurmak? Bunlar hem size hem de ona çok çok zarar veriyor. Hele vurmak...Asla bir işe yaramaz ve asla kabul edilemez!
Biraz hızlıca yazılmış bir yazı, umarım daha az krizli, daha geniş zamanlarım olacak ve uzun uzun yazacağım. 
Bitirmeden bir şey söyleyeceğim:
Geçecek :)
Sevgiler
Anne Pınar 

4 Nisan 2014 Cuma

Fazla Tutkalı Olan Var mı?

Fazla tutkalı olan var mı? 'Onlar'ı 'diğerleri'ne yapıştırıp 'biz' yapacağım da... 


Onlar dedikleriniz kimler?
Onlar aslında “Bizim kültürümüz şöyle bizim geleneğimiz böyle”nin içindekiler (iyi ve kötü) Onlar “ayıp olur”ların pençesine düşmüş -siz fark etmeseniz de- şimdi kurtulmak için müthiş mücadele verenler. Aslında onlar çocukları için daima en iyisini hayal ederken ‘Çorba içmem bugün  simit yerim ama çocuğuma o kitabı alırım’ diyenler.
Onlar ebeveynlikle ilgili her televizyon konuşmasını dinleyen, bandrolsuz kitaplar okudukları için şehirlerinin okuma oranını düşük gösterenler! (Canları sağolsun afiyet bal bilgi olsun!) Onlar internet başında çocuk gelişimi makalaleleri arayan, öğretmen çocuğa iyi davransın diye okula kek börek götürenler. Onlar "Öğretmen ne derse desin ben çocuğuma güveniyorum!" diyenler. Onlar, çocuklarının ayakkabılarının yırtık olmasının ‘diğerleri’nin çocukları tarafından acayip karşılananlar. (Aşağılamıyorlar sadece acayip buluyorlar. Akıl sır erdiremiyorlar.)
Onlar su faturası çok gelmesin diye yıkanamayan ancak çocuklarını her gün okula temiz pak göndermek için mücadele edenler. Onlar çocukları ‘ezilmesin’ diye en pahalı cep telefonunu almaya çalışanlar… Onlar çocukları ‘iyi okusun’ diye gece gündüz çalışanlar.
Sevgili onlar binler yüzbinler milyonlar! Biliyor musunuz? Size saygım da sevgim de sonsuz. En temel ihiyaçlarını karşılayamazken nasıl ebeveynlik hakkında kafa yorarsınız ki?
Yoruyorsunuz görüyorum. 'Onlar'  olarak bunu yapıyorsunuz. Ben onları tanıyorum. Bana ‘Biz nerede yanlış yaptık öğrenmeye geldik. Çocuğumuza nasıl davranalım?’ diye geliyorlar.
Bazılar ilkokul mezunu bile değil. Öyle akıllı öyle vicdanlı ve öyle sevgi dolular ki… Bazen onlara ‘imkanları daha fazla olan’lardan daha çok yardımcı olabildiğimi hissediyorum. Çünkü her seyi bildiklerini iddia etmiyorlar, çünkü gerçekten öğrenmek istiyorlar. 
Yanlış anlaşılsın istemem, bence 'diğerleri' de bu sistemin açıklarının kör topallığın sillesini her gün başka türlü yiyorlar. Diğerlerine bir sitem veya eleştirim yok. Var da... Herkese olduğu kadar. 
Ancak şu anda ‘onlar ‘ da büyük risk altındalar. Diğerlerinin fena halde tuzağına düştüğü ve kurtulmak için çırpındığı bir canavarla karşılaştılar.
 Çocukları kontrolsüz internet kullanımı, tüketim toplumu kandırmacaları, bozuk eğitim sistemiyle, komşuları yeni arabaları, yeni cep telefonlarıyla, akrabaları yaşam mücadelesi veya ‘Her koyun kendi bacağından asılır’ değeriyle uzaklaşıyor onlardan. Yabancılaşma onları da yakaladı bugünlerde. Söyleyin bana, kat kat apartmanlarda ağaç yüzü görmeden, eve o gün ekmek götürüp götüremeyecegini bilmeden nasıl mutlu yaşanır?
Söyleyin bana berbat bir sistemin sonucu berbat bir  şehirleşmenin eseri olarak  bir kısım insan bu haldeyken diğer kısım nasıl korunakları arabalarında korunaklı hayatlar yaşar? Bu korunaklı hayatlar içinde diğerinden korkarak diğerini aşağılayarak nasıl mutlu olunur?
Birlikte hareket edeceğiz. Kaybolmaya yüz tutmuş  toplumsal değerleri kolundan tutup aramıza tekrar getireceğiz. Birbirini aşağılayarak değil! Birbirini tanıyarak anlayarak belki de sevmeye çalışarak.
Bazı ebeveynlere ‘Çocuğunuzu sevmeyi denemeyecekseniz terapiye gelmenizin pek bir anlamı kalmaz’ derim. Sevmeyi denemek önemli çünkü. Terapi teknikleri de sevgi olmadan işe yaramaz! Bizi bir yapacak olan tutkal kalbini açmak. Birbirinden korkmamak, yardım almak, yardım etmek. Ben yardım istiyorum.
Fazla tutkalı olan var mı? Çok ihtiyacımız var! Hepimizin! Acil!