12 Şubat 2013 Salı
10 Şubat 2013 Pazar
7 Şubat 2013 Perşembe
Benimle oyna! Ama böyle oyna
Missouri Üniversitesi araştırmacıları ebeveyn-çocuk oyunlarıyla ilgili bir araştırma yapmış. Benim işimin büyük parçası oyun. Haberi görür görmez heyecanlandım ve paylaşmak istedim.
Bakın Jean Ispa ne diyor: "Direktif olan anneler çocuklarına seçim yapma şansı vermiyor. Bizim çalışmamızda, çocuklar oyuncaklara oynuyor ve fazla direktif olan anneler nasıl ve neyle oynanacağı konusunda hatta ne kadar hızlı oynanacağı konusunda karar veriyor"
Direktif anneler plastik ineği ahırın penceresinden geçirmek isteyen çocuğu engelliyor ve kapısından geçirmesini istiyor.
Veya mutfak setiyle oynarken oyuncak ocağa çocuklarının dokunmasına izin vermiyorlar. Bu durum çocukların yaratıcılığını engelliyor ve çocuklar ebeveynleriyle olmaktan keyif almıyor.
Çocuklarla ilişkilerimizin yakın ve sevgi dolu olmasını istiyorsak onlarda "Annem,babam beni kontrol etmek istiyor" fikrindense "Annem ve babamla benim fikrime önem veriyor ve benimle oynamaktan keyif alıyor" fikrini vermemiz iyi olacak!
12 Ocak 2013 Cumartesi
Bana Şarkı Söyle
And did you sing as I came into the world?
As you opened the door for me to come into the light?
Sing at my birth and for all babies as they start their journey on this earth.
Ben dünyaya gelirken şarkı söyledin mi?
Işığa gelirken benim için kapıyı araladığında,
Ben doğarken şarkı söyle,
Ve dünya üzerinde yolculuklarına başlayan bütün bebekler için.
Bu bir antik Kuzey Avrupa ninnisi.
As you opened the door for me to come into the light?
Sing at my birth and for all babies as they start their journey on this earth.
Ben dünyaya gelirken şarkı söyledin mi?
Işığa gelirken benim için kapıyı araladığında,
Ben doğarken şarkı söyle,
Ve dünya üzerinde yolculuklarına başlayan bütün bebekler için.
Bu bir antik Kuzey Avrupa ninnisi.
10 Ocak 2013 Perşembe
Kürtaj ve otobüsteki halk
Ayşe Arman'ın bu aralar yazdığı acı dolu hikayeleri "içimde" hissettiğimden olacak bu aralar rüyalarım sıkıntılı. Önceki gece rüyamda Ayşe Armanla birini tanıştırdım, cok mutlu oldu. Adam değişmeye karar veren biriymiş. Ben de seviniyordum rüyamda, "Oh bir umut var, erkekler değişecek!" diye. Güzel uyandım.
Dün gece gördüğüm rüya ise allak bullak etti beni.
Kucağimda Uzayla otobüste oturuyorum. Arkamda renkli kıyafetiyle türbanlı bir genç kız, yanında da ablası var.Bana doğru eğilerek kara gözlerini kocaman acıyor ve bebekle ilgili bir seyler söylüyor. Dehsetle yüzüne bakıyorum. O zaman fark ediyorum hamile karnını.
Ablasına bakıyorum, "Bu kız iyi değil"diyorum. Ablası "Birşeyi yok.Bilerek yapıyor o bunu" diyor.
Kız birşeyler daha söylüyor. Ben bu kez dönüp ablaya öfkeyle "Ben psikologum anlarım.Bu kız cok kötü durumda, acil tedavi olması gerek"diyorum. Kıza da bir yandan "Tamam anlıyorum geçecek merak etme "diyorum.
Ablası "E ne yapalım tecavüz ettiler, kürtaj yapmadılar, 17 yasında kız, psikolojisi bozuldu tabi"diyor.
Bunun üzerine otobüste ayağa kalkıyor ve bağırmaya başlıyorum "Erkeklerin böyle bir şey yapmaya hakkı yok. Tecavüz yanlış bir şeydir. Kürtaj yapmıyorum da ne demek!"
Bana yüzlerinde anlamsız bir ifadeyle bakan otobüs halkına bir süre bakıyorum.Umutsuz bezgin yorgun.
Sinirleniyorum "Yahu kendinize gelin" diye bağırıyorum.
Bir öfkeli adam "Kadınlar da böyle giyinmesin " diyor ve yumruğunu sallayarak üstüme geliyor.
Rüya bitiyor.
Benim kabusum bitti ama bu ülkede kadınların çilesi bitmeyecek.Otobüste şort giydiği için dövülen milli voleybolcu kızımızı hatırlayan var mı?
Hindistan'da tecavüz edilerek öldürülen kız?
Yaşlı bir adamla evlendirilen dayaktan kaçan, baba evinde amca cocuklarının tecavüzüne uğrayan ve namus temizlemek için öldürülen kızı hatırlayan?
Hafife almayın, otobüs önemli bir sosyolojik tahlil mekanıdir.Fakirlestirilen hirpalanan asagilanan işkence edilen cahil bırakılan susturulan halkın mekanı.
Olan biteni düşünüyorum da bunları yapan hep erkekler! Böyle böyle evin icinde söylenirken,annem bana dedi ki "Pınar, sen namus cinayetlerini erkekler işliyor diye tüm sorumluluk onların mı sanıyorsun?Bazen ailedeki kadınların nasıl erkekleri fisekledigini gözümle gördüm.Kız kaçtıysa sen de öldürmüyorsan erkek değilsin diye bagiran kadinlar var. Bunlar hep cehaletten.Kiz cocuklarının okuması, düzgün adamlar yetiştirmesi cok önemli "Hatta annem ekliyor "Bu da kadının kadına yaptığı...Sevdiğiyle o berbat ortamdan kaçabilen kızı kıskanmak! Kendi içindeki kaçma ihtimalinden ölesiye korkmak!"
Öyle büyük acılar öyle korkunç kadın hikayeleri var ki...Hepsi buz gibi hepsi gerçek! Gündüz olan biteni sineye çekip güzel yasamaya çalışırken, gece patlak veriyor bastırılan acılar korkular kaygılar...Bastirmamali o zaman.Yaralı bir halkız biz,değilmiş gibi yapmamalı.
Korkmamalı.
Bağırmalı ağlamalı ve en çok da birşey yapmalı!
O zaman bizim kabSumuz da digerlerininki de biter belki.
Yeterli anne babalık acılara sahip çıkabilmektir.
Yeterli anne babalık...Siz gerisini biliyorsunuz zaten.
20 Ekim 2012 Cumartesi
Otizm spektrum bozukluğu semptomlarıyla yeterli anne babalığın ne ilgisi var?
Yeterli anne babalık diyorum ve "yeterli" olabilmek için nelere ihtiyaç var anlatıyorum.
"Başkasının çocuğu benim de çocuğum " diyebilmek, yeterli anne babalık felsefesinin bir parçası. Duyarlı bir insan ve bilinçli olmak da öyle...
O zaman okumak anlamak gerek, başımıza gelmiş, gelmemiş ya da henüz gelmemişler hakkında bilgi sahibi olmak gerek.
Çok konuşulan ama derinliğine az inilen "otizm" i seçtim konu olarak. Nedir belirtileri? Çevrenizde böyle insanlar var mı? Birlikte bir bakalım.
Otizm denince ilk bilinmesi gereken bunun bir spektrum bozukluğu olduğudur. Yani bir yelpaze düşünün, yelpazenin bir ucunda konuşamayan, göz teması kurmayan, kolay huzursuz olan, tekrarlayan anlamsız davranışları olan bir kişi varken,diğer ucunda konuşabilen, okula devam eden, belli konularda üstün beceri gosterebilen biri var. Öyle bir durum ki, yaş ilerdikçe geçmiyor, nedeni pek de bilinmiyor, hangi beceri geri kalacak hangisinde ilerleme gösterecek tahmin edilemiyor.
Öyle bir durum ki uzmana "Bu çocuk konuşabilecek mi? Okula gidebilecek mi?" disorularına "Her çocuk kendine özgü bir gelişim grafiğine sahip. İnanın bunu bilmemiz çok zor. Ancak sizin desteginiz çok önemli" diye yanıt alıyorsunuz. Zorlukla öğrendiği bir beceriyi bazen unutuveriyor.
Anne baba için bilinmezlerle dolu bir yolda gitmek gibi. Çocuk için ne kadar zor zaten tartışılmaz.
Neden mı?
Çünkü Otizm spekturumundaysanız başkalarının düşüncelerini, bazen yüz ifadelerini anlamak sizin için çok zordur. Şimdi karşımızdaki insanın ne hissederse hissetsin ne düşünürse düşünsün ifadesiz bir yüz ve düz bir ses tonuyla konuştuğunu duşunun.Cevrenizdeki herkes böyle! Anlam yok! Aklından ne geçiyor, ona göre nasıl davransan diye hiçbir fikriniz yok! Ne kadar yakın mesafede durulması gerek, sosyal ipuçlarını izleyerek ogrenenediginiz için bilemiyorsunuz. Espri yapılıyor ama soyut kavramlarla aranız iyi değil ve espriyi anlayamıyor ya da alınıyorsunuz. Mesela "Bu işlemi kafadan yap" deyince "Karnımdan yapayım" diye cevap veriyorsunuz!İnsanlar da garipsiyor. Sizle pek de arkadas olmaya yanaşmıyorlar.
Sıkışmış hissetmez misiniz? Çaresiz? Yorgun? Hayalkırıklığına uğramış? Kızgın?
Otizm spektrumundaki kişiler böyle hissediyor ve her an ne olduğunu anlamadıkları durumlar icinde buluyorlar kendilerini.
Bazıları büyük büyük sözler edebiliyor ancak çoğu zaman anlamını tam özümsemeden taklit düzeyinde konuşabiliyorlar. Söylediklerinizi algılamayabiliyor, duygularını tanıyip ifade edemiyorlar. Bu nedenle yoğun bir kaygı hissediyorlar. Kaygıyla baş edecek kaynaklara sahip değiller ve kendi kendilerini zor kontrol ediyor patlamalar yaşıyorlar. Degisime ayak uydurmak onlar için çok zor.
Böyle yasamak sizce kolay mı?
Yeterli anne babalık empati yapmayı öğrenmekte gizlidir.
"Başkasının çocuğu benim de çocuğum " diyebilmek, yeterli anne babalık felsefesinin bir parçası. Duyarlı bir insan ve bilinçli olmak da öyle...
O zaman okumak anlamak gerek, başımıza gelmiş, gelmemiş ya da henüz gelmemişler hakkında bilgi sahibi olmak gerek.
Çok konuşulan ama derinliğine az inilen "otizm" i seçtim konu olarak. Nedir belirtileri? Çevrenizde böyle insanlar var mı? Birlikte bir bakalım.
Otizm denince ilk bilinmesi gereken bunun bir spektrum bozukluğu olduğudur. Yani bir yelpaze düşünün, yelpazenin bir ucunda konuşamayan, göz teması kurmayan, kolay huzursuz olan, tekrarlayan anlamsız davranışları olan bir kişi varken,diğer ucunda konuşabilen, okula devam eden, belli konularda üstün beceri gosterebilen biri var. Öyle bir durum ki, yaş ilerdikçe geçmiyor, nedeni pek de bilinmiyor, hangi beceri geri kalacak hangisinde ilerleme gösterecek tahmin edilemiyor.
Öyle bir durum ki uzmana "Bu çocuk konuşabilecek mi? Okula gidebilecek mi?" disorularına "Her çocuk kendine özgü bir gelişim grafiğine sahip. İnanın bunu bilmemiz çok zor. Ancak sizin desteginiz çok önemli" diye yanıt alıyorsunuz. Zorlukla öğrendiği bir beceriyi bazen unutuveriyor.
Anne baba için bilinmezlerle dolu bir yolda gitmek gibi. Çocuk için ne kadar zor zaten tartışılmaz.
Neden mı?
Çünkü Otizm spekturumundaysanız başkalarının düşüncelerini, bazen yüz ifadelerini anlamak sizin için çok zordur. Şimdi karşımızdaki insanın ne hissederse hissetsin ne düşünürse düşünsün ifadesiz bir yüz ve düz bir ses tonuyla konuştuğunu duşunun.Cevrenizdeki herkes böyle! Anlam yok! Aklından ne geçiyor, ona göre nasıl davransan diye hiçbir fikriniz yok! Ne kadar yakın mesafede durulması gerek, sosyal ipuçlarını izleyerek ogrenenediginiz için bilemiyorsunuz. Espri yapılıyor ama soyut kavramlarla aranız iyi değil ve espriyi anlayamıyor ya da alınıyorsunuz. Mesela "Bu işlemi kafadan yap" deyince "Karnımdan yapayım" diye cevap veriyorsunuz!İnsanlar da garipsiyor. Sizle pek de arkadas olmaya yanaşmıyorlar.
Sıkışmış hissetmez misiniz? Çaresiz? Yorgun? Hayalkırıklığına uğramış? Kızgın?
Otizm spektrumundaki kişiler böyle hissediyor ve her an ne olduğunu anlamadıkları durumlar icinde buluyorlar kendilerini.
Bazıları büyük büyük sözler edebiliyor ancak çoğu zaman anlamını tam özümsemeden taklit düzeyinde konuşabiliyorlar. Söylediklerinizi algılamayabiliyor, duygularını tanıyip ifade edemiyorlar. Bu nedenle yoğun bir kaygı hissediyorlar. Kaygıyla baş edecek kaynaklara sahip değiller ve kendi kendilerini zor kontrol ediyor patlamalar yaşıyorlar. Degisime ayak uydurmak onlar için çok zor.
Böyle yasamak sizce kolay mı?
Yeterli anne babalık empati yapmayı öğrenmekte gizlidir.
19 Ekim 2012 Cuma
Aa Siz de Bir Acayipsiniz!
"Aa siz de bir acayipsiniz! " diyip bir hışımla valizimi banta bıraktım. Arkamdan ses gelmedi. "İstanbul uçağı" dedim kimlikleri uzatırken.
Sinirliydim.Neredeyse 4 aylık oğlum ilk kez annesinin öfkesini çaresizligini gördü.
Ona öfkeli değildim elbet.
Benim öfkem "Evde ne yaparlarsa yapsınlar ama burada insanların ortasında yapmasınlar" diyen hemcinsimeydi. O hemcinsim tahmin edildiği gibi cinsel içerikli davranışa vermemişti bu tepkiyi. "Ay Ay kadını itip kakıyorlar güvenlik yok mu polis yok mu?" diye bağırmam üzerine arkamda bekleyen hemcinsimin verdigi
tepki buydu.
Bir polis ağır ağır kalabalık ailenin yania gitti. Aynı kadını tartaklayan iki adamı kibar kibar bir seylere ikna etmeye çalışıyordu. Koşarak en yakın polise gidip "Bu adamlar kadını tartakladi, herhalde arkadasınız onu görmedi" dedim.
"Orada emniyet amiri var, gerekeni yapıyordur" dedi. "Gidip ona tartaklama olduğunu söyler misiniz? Kadın cinayetleri nasil oluyor biliyorsunuz " dedim. "Biliyorum ama ben birşey yapamam" dedi. Yanlarına gidip birşey söylesem hicbir sekilde korunmayacagimi, kucagimdaki bebeğin bile şiddet göreceğini ve bunın karşılıksız kalacağını biliyordum.
Boynum bükük uçağa gittim.
Simdi ben İzmir Havalimanı güvenliğine mı kızayım, şiddeti meşru gören hemcinsime mi, birşey yapamadığım icin kendime mi?
Herkese her seye kızgın olasim geliyor ya...Neyse...
İmza:kadın anne psikolog vatandaş Pınar
Sinirliydim.Neredeyse 4 aylık oğlum ilk kez annesinin öfkesini çaresizligini gördü.
Ona öfkeli değildim elbet.
Benim öfkem "Evde ne yaparlarsa yapsınlar ama burada insanların ortasında yapmasınlar" diyen hemcinsimeydi. O hemcinsim tahmin edildiği gibi cinsel içerikli davranışa vermemişti bu tepkiyi. "Ay Ay kadını itip kakıyorlar güvenlik yok mu polis yok mu?" diye bağırmam üzerine arkamda bekleyen hemcinsimin verdigi
tepki buydu.
Bir polis ağır ağır kalabalık ailenin yania gitti. Aynı kadını tartaklayan iki adamı kibar kibar bir seylere ikna etmeye çalışıyordu. Koşarak en yakın polise gidip "Bu adamlar kadını tartakladi, herhalde arkadasınız onu görmedi" dedim.
"Orada emniyet amiri var, gerekeni yapıyordur" dedi. "Gidip ona tartaklama olduğunu söyler misiniz? Kadın cinayetleri nasil oluyor biliyorsunuz " dedim. "Biliyorum ama ben birşey yapamam" dedi. Yanlarına gidip birşey söylesem hicbir sekilde korunmayacagimi, kucagimdaki bebeğin bile şiddet göreceğini ve bunın karşılıksız kalacağını biliyordum.
Boynum bükük uçağa gittim.
Simdi ben İzmir Havalimanı güvenliğine mı kızayım, şiddeti meşru gören hemcinsime mi, birşey yapamadığım icin kendime mi?
Herkese her seye kızgın olasim geliyor ya...Neyse...
İmza:kadın anne psikolog vatandaş Pınar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)