Ads 468x60px

26 Mart 2012 Pazartesi

Yalnızlık, Kendini Sakinleştirebilme Kapasitesi ve İkili İlişkiler Üzerine




        KENDİNİ SAKİNLEŞTİREBİLME KAPASİTESİ

Resting Baby


Being alone is hell,
managing it is heaven”
Poul Bjerre

Yalnız kalmanın getirdiği olumsuz duygularla baş edilemezse, burada kendi kendini sakinleştirme mekanizmasının da devreye giremediğini görürüz. Bunu şöyle açıklayabiliriz: Bebeklikten itibaren anneyle duygusal bir harmoni, uyumlu bir dans halindeysek, kendi içimizdeki düzensiz ritimleri önce tolere edebilmeyi sonra da onları tekrar yumuşak ve düzenli ritimlere geri döndürebilmeyi öğrenmişiz demektir. Annemizle ikili dansımızda uyumu yakalarsak , kendimizle sonra da diğlerleriyle olan danslarımızda uyumu yakalamamız mümkündür. (Ben burada yalnızca annelerin değil, babaların ve onların çocuklarla ilişkilerinin çok önemli olduğunu da düşünüyorum).


VAKUM BEBEKLER VE İNSAN İLİŞKİLERİ
Ancak yalnız kalamayan ve mutlaka birşeylerle “oyalanmak” ihtiyacı hisseden insanların, sakinleşme mekanizmaları da malesef arızalanmıştır. Annenin varlığında kendini güvende hissedemeyen ve onu içselleştiremeyen bebek,  ileride diğer insanları da içselleştirmekte zorlanacaktır. İnsanlarla kurduğu bağlar güven ilişkini çok da barındıramayacaktır. Sakinleşebilmek için sürekli o insanın yanında olmasına ihtiyaç duyacaktır - ancak bu bile yetmeyecektir- .“Ya giderse? Ya beni terk ederse? Ya aldatırsa?” düşünceleri yalnız kalmayı iyice zorlaştıracaktır. Yalnızken böyle düşüncelere  dalıp, başka işler yapabilmek, bir şeyler yaratabilmek, üretebilmek zor olacaktır. Yani sadece nereden geldiğini bir türlü anlayamadığımız depresif, umutsuz, kaygılı bir ruh halinin yanı sıra, bu ruh halini tetikleyen düşünce biçimleri de geliştirir insan zihni.
Bu düşüncelerin bir sebebi de kendindeki değersizlik hisleridir. Anne, bebeğe yeterince değerli olduğunca hissettiremediyse, bebek değersizlik hislerini bir vakum gibi emecektir. “Ben değersizim” bir kere yerleştiyse, “Öyleyse terk edilmeyi, aldatılmayı, yalnız bırakılmayı, kötü, tutarsız mualemeyi hak ediyorum demektir” insanın bilinçdışında yankılanan düşünceler olacaktır. Böyle duygular, düşüncelerle baş etmek çok zordur, hele ki yalnız kalınca ortaya çıkıyorsa.


Birlikte olabilmek için önce "bir" olmak gerekir.

YALNIZ OLABİLME VE BİRLİKTE OLABİLME KAPASİTESİ
Yalnız olabilmeye tahammül edememe durumu, ilişkilerin  sağlıklı yürüyememesine ve yarı yolda kalmasına neden olabilir. Kişi ilişkide olduğu insanla ve onunla her an yanyana olamama ya da yanyana olsa bile yeterince güvende hissedememe haliyle o kadar meşgul olacaktır ki, kendisini dinlemeyi unutacaktır. Görünürde çok bencil ve isteklerinin hemen karşılanmasını isteyen insanlar gibi durabilirler. Malesef burada kişi erken ilişkilerde yeterince karşılanmamış "ihtiyaçların" yükünü taşımakta ve bu ihtiyaç giderilmediği zaman da kendini sakinleştirememekte, talepkar olmakta veya tam tersi içeçekilmektedir. Hatta kimi zaman  içeçekilme, aşırı talepkarlık, duygu ve öfke patlamaları ardından ilişkide olduğu kişiye yapışma davranışları veya aşırı panik hissiyle bir türlü kendini organize edememe hali de sık görülebilir.
Elbette yalnız kalmak, bize biraz acı verebilir, özlem ve kaygı hislerini hepimizde ortaya çıkarabilir.Ancak bu hislerin tolere edilebilmesi önemlidir. Eğer bu hisler çok yoğunsa, kişi geçmişinde ve geleceğinde bağ kurabildiğini -kurabileceğini hissettiği kimse olmadığını bilinçsizce düşünecek ve çaresizlik hislerine kapılacaktır.
ANNE-BEBEK- YETİŞKİN
Yalnız kalabilme ve birlikte olabilme kapasitesinin gelişiminin başlangıcını, annenin bebeği emzirdiği zamana kadar götürürsek, bu ilişkideki birleşme-ayrılık  anlarının bugünkü ilişkilerimiz üzerinde ne kadar önemi olduğunu görürüz. Bebek anne memesini kendisine ait bir kaynak sanırken, zamanla ve yeterince iyi bir anneyle bunun böyle olmadığını anlar. Ancak bu sırada karşısına anne memesinin yerine koyabileceği bir "gerçek dünya" çıkar ve memeden vazgeçmesini kendi tercihi gibi algılar ki bu güzel bir ayrılıktır. Ancak annenin ayrılma hissiyle ilgili bir derdi varsa, bebeğin memeden kesilmesini kendine bir ihanet olarak algılaması mümkündür. Annenin böyle bir durumda ortaya çıkan olumsuz hisleri de bebeğin duygusal vakumuna takılacaktır. Yani nereden çıktığı belli olmayan olumsuz duygular aslında bizlere bebekken "yüklenen" ve yetişkinliğimize kadar getirdiklerimiz olabilir.


0 yorum:

Yorum Gönder