Ads 468x60px

2 Eylül 2011 Cuma

DOKUN BANA! BİR DE... ARA VER ! ASLINDA...ÇOK DA UZATMA!


Berbat bir iş günü... Karmakarışık belgeler, bir türlü uygulanamayan kurallar, hiçbir zaman yeterli gelmeyen çalışma saatleri ah bir de şu “deadline”lar!
Çalışan bir anneyseniz, yeterince iyi bulmadığınız -annenin yerini kim alabilir!- bakıcıya komutlar yağdırırken bir yandan da çocuğunuza iyi davranması için onu hoş tutmaya çalıştığınız, çalışma arkadaşlarınız ve patronunuzun sırf kadın olduğunuz için size çıkardığı sıkıntıları görmezden gelip dudağınızı ısırarak, dişlerinizi sıkarak öfkenizi kontrol etmeye çalışırkan bir yandan da “hanımefendi(!)”liğinizden taviz vermemeye çalıştığınız bir iş günü. Anne değilseniz çalışan bir kadınsanız da benzer bir durum. Bir dakika aslında, hiçbir şey yapmıyorsanız da yalnızca kadın olarak varlığını sürdürmenin zorluğunu kabul edelim.
Ya da çalışan babalar... Ödenecek faturalarınızın boyunduruğunda, hem iyi, hassas bir baba ve eş olmaya çalışırken hem de kırılsanız da ezilseniz de “erkek adam(!)”lığından taviz vermemeye çalışan günümüzün modern babaları... Baba değilseniz de ben erkeklerin “erkek adamlık” hali yüzünden paylaşılamayan sıkıntıları, sarılamayan yaraları için dertlenirim.
Gün sonunda giysilerinizin üstünüze yapıştığını, sabah çocuğunuz “Gitmeee” diye ağlarken bir tokayla aceleyle tutturuverdiğiniz saçlarınızın size ihanet ederek dağıldığını ve tüm bu gerginliğin size boyun ve vücut ağrılarıyla birlikte yıpranmış sinirler , berbat bir yüz ifadesi bıraktığını fark ettiğinizde, ne yapıyorsunuz? Akşam yıpranmış sinirlerin tabağa yansıdığı yemekler, sonu gelmeyen sinir bozucu tartışmalar ya da soğuk savaşlar, kanepede uyuklamalar ve iyice yorulan sağlıksız bir bedenle hayata devam etmeye devam mı? Yoksa bir şeyler değişmeli mi? Mutlaka iş sisteminde, bakıcı sisteminde, patronla, kayınvalideyle iletişimde değişmesi gerekenler var. Ama acil bir çözüm önermek istiyorum size. Yani sakinleştirici, uyku getirici bir ilaç...değil...
Şimdi gözlerinizi kapatın ve ılık, yumuşak, sevgi dolu ellerin omuzlarınıza masaj yaptığını hayal edin. Siz sıkıntınızı paylaşmayı pek sevmez veya beceremez misiniz? Ya da ah öyle zor ki; anlatmaya haliniz bile yok. Sizin gözlerinize bakıp sorgusuz sizi kabul eden, sıkı sıkı sarılıp öylece duran birini düşünün. Tüm kırgınlıkların, yorgunlukların, sıkıntıların eriyip gittiğini hayal edin.Gidecek de göreceksiniz.
Bakın bu uydurma bir teknik değil. Aslında hepimizin derinde bir yerlerde bildiği ve unuttuğu bir davranış. Dokunmak! Bu sizin yanınızdaki en değerli sakinleştiricinin aslında güvendiğiniz sevdiğiniz insanlar olduğunu söyleyen bilimsel bir yaklaşım!
Psikologların dokunmanın ruh sağlığı üzerindeki etkisini araştırmaya başlamaları uzun yıllara dayanır. Önce annesiz ve dokunulmadan büyüyen çocukların her ihtiyaçları karşılansa da çeşitli hastalıklar geliştirdiğini ve bu durumun kimi zaman ölümle sonuçlandığını ortaya çıkaran video çalışmaları yapıldı. Ayrıca dokunmanın sinir sistemi üzerindeki etkileri üzerinde de çalışmalar yapılıyor. Ben klinik deneyimlerimden sarılmadan ve dokunmadan büyüyen çocukların ve yetişkinlerin ne kadar zorlandıklarını biliyorum.
Yakın zamanda ruh sağlığı profesyonellerine yönelik düzenlenen workshoplarına katıldığım Amerikalı psikolog Prof. Dr. Diane Poole Heller da sık sık çiftlerin birbirlerine masaj yapmaları ve dokunmalarının ne kadar önemli olduğunu dile getirdi. Heller travmaların vücutta hapsolduğuna ve bunların yüz ifademizin bile katı, donuk olmasına yol açtığını anlattı. Çalışmaların sonunda çiftleri kast ederek -ama bu sevdiğimiz herkes için bence geçerli- “Birbirinizin sinir sistemi üzerinde çalışmaya ve birbirinizi rahatlatmaya devam edin!” dedi.
Heller diyor ki:“Sıkıntı yaratan konu hakkında uzun uzun konuşmayın, biri sizden özür diliyorsa bu ne şekilde olursa kabul edin ve konuyu çözemiyorsanız ara verip sinir sisteminizin kendini toparlamasını bekleyin. “ Tüm bunların biyolojik açıklamaları olması ilgi çekici olan. Heller, sinir sisteminizin kendini sakinleştirebildiğini, güçlendirdiğini ve toparlayabildiğini ve en şahanesi bunu birbirimizin sinir sistemleri üzerinde de yapabildiğimizi anlattı.
O zaman şimdi dokunma, konuşma, özür dileme ve çok da uzatmama zamanı!

0 yorum:

Yorum Gönder