Ads 468x60px

2 Eylül 2011 Cuma

Düpedüz Delilik Halleri


Paranoya. Vikipedia tanımında “düpedüz delilik hali”. Televizyonda ne nasıl gösteriliyorsa kabulumuzdür. Paranoid olmayalım. Gazetelerde çok büyük para alışverişleri ve karmaşık ilişkilerin ürünü yazarımsıların yazdıkları sana samimi gelmiyorsa, bir gariplik var sende, git bir kendine “baktır”. Yediğin yemekten “Tavuk bile fabrikasyon, elma mı yiyorum sünger mi belli değil, bu yağ kaç kere kullanılmıştır acaba, bu şarabı da iki yuroya alıyorlar, elli yuroya satıyorlar” diye zevk alamıyorsan,dikkat et, paranoidlik baş gösteriyordur. Televizyonlardaki abuk subuk laflara, birbirini yağlama tuzlamalara, kötü dizilere, tv programlarına “Ya bu kadar da saçmalık olmaz galiba bunlar halkı uyutma çabası... Zira ben zerre kadar bunlardan zevk almıyorum.” dersen maazallah paranoya kapını çalıverir. “Benim işim bu. İnsanlar bunu istiyor. Televizyon zaten böyle bir şey” diyen insanı dürüstlük abidesi olarak algılıyanın ruh sağlığından şüpheleniyorsan peki? Pa-ra-no-ya?
Yediğin yemek yemek değil, içtiğin su zehirli, televizyondaki ünlü bir PR mucizesi, her işletme eğitimi almış ex finans sektörü çalışanı Amerika'daki bin dolarlık eğitimlere katılıp şile bezi kıyafetlerle bize “gerçek” lik satar, dudağı en kalın, poposu en yuvarlak en çok para kazanırken, teknesi en büyük saati en marka adam anneciğinin ona öğrettiği -aslında iki yüzlü- değerleri bir bir çiğneyip yuvarlak popolu hatunu bir saat, büyük dudaklıyı yarım saat “götürme” derdindeyken, arkadaşlar feysbuk üzerinden birbirini takip eder, bir insan kelamına, sarılmasına, iki nokta ve parantezdense gerçek hüzün ve mutluluk gözyaşına hasretken, insan ilişkilerinin içlerinin boşalmış olduğuna, çok az insanın birbirini sevdiğine ve özellikle kadınların birbirinin kuyusunu kazmadığına dair inancım kalmamışsa... Tüm bu olup biten normalse, ben paranoidim. Düpedüz deliyim yani ben. Hala samimi ve sevgi dolu olmaya, insanları gerçekten sevmeye ve onlara inanmaya çalışan bir deli. Hiç de memnun değilim halimden. Ama içim temiz, yüreğim dolu. Boş ve mutsuz değilim. Düpedüz deliyim işte. Farklı olan, baş kaldıran, bu feyk dünyada gerçek kalmaya çalışan bir deliyim. Bir de evlendim.Yanıma da bir deli aldım. Deli çocuklar yapacağım! Başkasının mutluluğuyla mutlu olan çocuklar. Ama öyle feysbuk üzerinden “canım cicim aşkım tebirks “ diyen kelalaka, büyük küpeli göz altı kapatıcılı cinslerden değil. Bunlar arkadaşlarını buldukları yerde cort diye öpecekler. “İşe mi girdin canım benim!” diye sıkı sıkı sarılacaklar. Biz onları öyle bir yetiştireceğiz ki ; akıllarından “O niye yaptı ben yapamadım” geçmeyecek. Geçse de bunun insani bir duygu olduğunu kabul edip, daha çok asılacaklar kendilerini keşif yolculuğundaki tercihlerine. Güldüler mi gürül gürül çağlayan çocuklar olacaklar. Ipadden kafasını kaldırmadan “Evet” “Hayır” “Yemem” diyen çocuklar değil. Yemeğin de lezzetlisini sağlıklısını kaçırmayacaklar. Şöyle iştahla yumulacaklar memleketi belli olan tazecik sebzeye, meyveye... Elmanın iyisini bilecek seçecek tıpkı insanın iyisini bildiği gibi.
Benim çocuğum sorun çıktığında konuşacak. Susup küsmeyecek. “Sen neden öyle yaptın ki? Ben öyle demek istememiştim. Bak şimdi çok üzüldüm. Gel bunu çözelim” diyecek. “Arkadaşa, dosta küsülmez. Nedensiz pat diye ilişkiler kesilmez. Arayan insanı sen de ara, değer verip sana bir derdini anlatıyorsa sen de dinle, sakın dalga geçme, sonra o hali nice oldu bir sor “ diye büyüteceğiz biz onu. Sonra da özgür biri oluşunu seyredeceğiz. Özgür yani kafasındaki abuk subuk sahteliklerden azad edilmiş. Aklı, fikri, ruhu berrak, ferah...
Ben deliyim, paranoidim. Duygularımı yoğun yaşar gösteririm, nasıl der Amerikan kültürüne zincirlenmiş psikoloji bilimi : histeriğim, narsistim. Bir de aynısından aldım yanıma. Birçok olacağız biz. Söz verdik kendimize. Ne işimizde, ne ilişkilerimizde “ticari” olmayacağız. Olamayız ki...Ben “ticari” ye karşı çıkacağım. İçinde boğulsam, altında ezilsem de karşı çıkacağım. Ben “samimi” yaşayacağım çünkü ancak o zaman yaşadığımı anlıyorum.

0 yorum:

Yorum Gönder