Ads 468x60px

11 Eylül 2012 Salı

Annem anneanne olurken, daha farklı olabilirdi

Dört aylık hamileyim.Ben kadın olma halini en yoğun şekilde yaşarken, annemin rahmi ve yumurtalıkları alınıyor. İki çocuk doğurmasına hizmet etmiş, yıllarca her ay "Biz buradayız,işimiz bitmedi hala!" diyen kadınlık organlarına veda etme vakti...
Annem kaygılı.Hiç istemiyor bu operasyonu.
Doğru dürüst bilgilendirme alamıyoruz doktorlardan. Zaten hep bir koşuşturma halindeler. Operasyonu beklerken bir hasta yatış için geliyor. "Yer yok" diyorlar. "Ama bugün gel dediniz,ben Uşak'tan geldim" diyor..
Ameliyat olacak, hazırlığını yapmış ."Yok,biz seni ararız" diyorlar. Eşi geliyor,sorun çıkaracak gibi oluyor.
Asistan doktor fırsat vermiyor:"Siz yeşil kartlılar, hem bizim paramızla hizmet alıyorsunuz hem de problem çıkarıyorsunuz " . Adam çıldıracak gibi oluyor. "Sizi şikayet edeceğim" diyor. "Eeh kime edersen et" diyor doktor hanım.
Biz buz gibi bakıyoruz birbirimize. Dün de biz azarlardan azar beğenmiştik de, elimiz mahkum, birsey diyemedik. Operasyon yeni yöntemle yapılacakmış, bu hoca yaparmış ancak. Ne diyelim...
Annem birkaç kadınla beraber operasyonu bekliyor. Ben de onlarlayim. Baktım bazıları kaygıdan tir tir titriyor. "Hadi" dedim, "Size nefes egzersizi yaptırayım". Rahatlama egzersizleri yaparken , "Kahkaha atar gibi yapmazsanız diyafram çalışmaz"diyerek Afyonlu yetmiş yaşındaki nineyi de güldürdük, kadın doğum hemşiresini de, "Ya ben ameliyattan çıkamazsam da oğluşum yalnız kalırsa, bir onu evlendirseydim" diyen tontiş teyzeyi de...Steril kıyafetlerle yarı çıplak koridora fırlayıp oğluşunu görmek isteyen teyze...
Anneme sarılıyorum. Dışarıda saatler süren bekleyiş başlıyor. "Kapının önünden ayrılmayın.Hasta yakınlarına operasyon bitince haber vereceğiz" diyorlar. En fazla bes oturma yeri var
Bekleyen yaklaşık yirmi kisi...Ege'nin koyleri, küçük sehirleri buraya akmış.
Bir telefon konuşmasına şahit oluyorum. Eşi operasyon geçiren biri. "Abla ben onun annesine de laf anlatamıyorum, kendi anneme de. ikisi de ortalarına aldılar beni. Karımın derdiyle uğraşmamıyorum onlarla ugrasmaktan." diye isyan ediyor.
Saatler geçiyor. Her seferinde "Çıktı mı ? İyi mi?" diye soruyorum, yanıt yok.
Birden annemin adını söylüyorlar .
"Yakınları gelsin" diyor hastabakıcı.
Babam kantine su almaya gitti. Bu durumda tek yakın benim. "Benim yakını" dedim. Alınacak birkaç şey söyledi. Sonra elime bir poşet içerisinde bir şey verdi, "Patolojiye götür " dedi. Ilıktı verdigi "şey". Şekli sıcaklığı agırlığıyla, o şey, annemin rahim ve yumurtalıklıydı. Böyle bir şey beklemiyordum. Şaşırdım.Elimde organlarla kalakaldım.Babam yetişti. "Keske sana vermeselerdi" dedi, almak istedi, vermedim. Annem veda edebilmiş miydi yıllarca icinde taşıdığı ve kadın olmamın en iyi en kötü taraflarını ona yaşatan organlara? İlginç... Ben bu elimde tuttuğum seyin icinde büyüdüm, benim oğlum da benim icimde büyüyor.
Annem "Doğal akısına bırakalım.Almaya gerek yok" demişti. Doktorlarsa "İyi olmaz" dedi.
Patolojiye teslim ediyorum poşeti. İcinde büyüdüğüm şeyi, buz gibi bir yere bırakıyorum. Hayat ne garip!
Annemi o gece göremiyoruz. Ertesi gün doktoru bir türlü gelmiyor ve çıkışı öğleni buluyor. Çıkar çıkmaz yine ilk yaptigi sey torunuyla konuşmaya başlamak! İlk torunu, sanki kadınlığın simgelerine vefa ederken yeni bir role hazırlıyordu onu.
Genc yasina rağmen anneanneydi o artık.
Annem için kolay olmadı kabullenmek. Belki doktoru gelseydi, kendini tanıtsaydı, "Cok iyi gecti operasyon. Artık hayatınızda yeni bir donem başlıyor, kutlarım sizi " deseydi.
Belki de iyi gelirdi.
Ne kadar yogun olursa olsun, insana deger vermek cok mu zor ?
Kızının hastaligindansa kendiyle ve başkalarıyla uğrasan kayınvalideler için tersini yapmak çok mu zor?
Yesil kartı olduğu için bir insanı aşağılamadan onu sevmeye anlamaya çalışmak cok mu zor?
Annem insanları cok sever. Torununa aşık. Hediye gibi geldi ona oğlum.
Ben anneliğe geçerken onun annelannelige geçişini kolaylaştırmak,onu rahatlatmak çok mu zordu?
Yakınlarının eline hastaların organlarını vermek...Baska türlüsü cok mu zor?

3 yorum:

  1. Güzel kızım, bu duygusal,ama aynı zamanda düşündüren yazını ağlayarak okuduğumu itiraf edeyim.Gönül isterki insanlar işlerini yaparken birazda empati yapabilsinler.SEVMEK,DEĞER VERMEK, ÖNEMSEMEK;bu erdemlere sahip olmak büyük zenginlik.ne mutlu bu erdemlere sahip olanlara diye düşünüyorum.Sevmeye, düşünmeye ve de düşündürmeye devam etmen dileğiyle sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. canım benim nasıl güzel yazmışsın. daha çok kişi okusa hislense. bi durup düşünse günün koşuşturmacasında diğerlerine nasıl davrandığını. değerli olan insan, ismi cismi değil.

    YanıtlaSil
  3. başlarken iyiydi de sonlarına doğru yazının nefesimi tuttum ,yutkunamadım bişey tıkadı resmen!Bazen aynı şeyler geçiyor aklımdan neden herşeyden önce insan olduğumuzu etten tırnaktan olduğumuzu unutanlar var aramızda :((

    YanıtlaSil