Ads 468x60px

13 Temmuz 2012 Cuma

Yeterli Anne Babalık: Tüy Gibi Hafif Olabilmek


Atsan Atılmaz Satsan Satılmaz
Eşyalar...Evimizde kat kat, toz toz, içiçe duran, kimilerine müthiş anlamlar ithaf edilmiş kimisinin tırnak kadar değeri olmayan yine de ne atılabilen ne de satılabilen eşyalar...Kardeş gibi... Bazen ana baba, hiç doğmamış çocuk, kaybedilen arkadaşlar yerine saydığımız,”Anısı var!” olan sehpalar, masalar, kutular, biblolar... “Evde ses olsun” diye, “Oyalanıyorum canım ben de” ya da “Bu benim hobim” başlıklı savunma cümlelerinin altında ezilen sahibini teselli eden, bugün el üstünde tutulan yarın canlı canlı çöpe atılacak elektronik eşyalar... “Onda var bende de olsun” “Benim neyim eksik”lere kurban gitmiş, hırsla mağazadaki yerinden koparılmış, aslında hiç sevilmeyen, sık sık kaldırılan değiştirilen, onunkiyle bununkiyle karşılaştırılıp canları yakılan, halılar, perdeler, yatak örtüleri, danteller, avizeler...
Üstünde milyonlarca huzursuz başın yattığı yataklar, elinde kumanda içinde dert olanların sızdığı kanepeler...Yastıklar, yorganlar, vitrinler, çeyizlik tabaklar, şerbetlik bardaklar, hatta kitaplar...”Bugün okurum, yarın bakarım”ların arasında sararmış, okunmamaktan çirkinleşmiş, yüzüne bakılmaz olmuş kitaplar...Bir köşeye atılmış gazeteler dergiler...”Bugün bunu giydim yarın asla giyemem”, “En güzel ben olayım” la kirletilmiş görüntümüze katkıda bulunan ojeler, rujlar, kremler, renk renk, kumaş kumaş, desen desen yetersizlik, yalnızlık, özgüvensizlik taşıyan elbiseler, ceketler, pantolonlar...
Eşyaların içinde biriktirdiğimiz alıp başımızı gitmemize engel, yüreğimizde kilit, ayağımızda pranga hayatlarımız... Geçmişin yükü sırtımızda, salyangoz misali ilerleyişimiz....
Bu kadar yükle yaşarken bir de çocuk eklenince...Biberonlar, bezler, emzikler, pusetler,oyuncaklar...Ağır duygular,ağır deneyimler, ağır sözler, ağır ağır giden yaşantımızda...
Öyle bir kılıf bulmuşuz ki mutsuzluğumuza, yalnızlığımıza, yetersizliğimize acınacak halimize.Kılıf içinde yaşadığımızı fark edemeden, hoop beyaz bir kılıfa...
 Aklımız da ferah olsa, kalbimiz de, evimiz de...Nasıl olur? Arkasına saklanmasak eksikliklerimizin de göğsümüzü gere gere yalınlığımızla övünsek? Tüy gibi hafif anne babanın, yumuşacık çocukları olsa çocuklarımız?
Acısını tutturarak, inat ederek, durmadan isteyerek, alarak alarak alarak gösteren bir çocuk olmasa içimizdeki, elinden tuttuğumuz çocuk da sakinleşir mi?

8 yorum:

  1. Ne güzel bir ifade olmuş: "onunkiyle bununkiyle karşılaştırılıp canları yakılan, halılar, perdeler, yatak örtüleri, danteller, avizeler..."

    YanıtlaSil
  2. yorumunuz için teşekkürler. Çoğu zaman birşeyleri beğenir ama tek kelime etmeyiz.Takdir edebilmek özgüven gerektirir:)

    YanıtlaSil
  3. Dili cok guzel bir yazi olmus kaleminize saglik. Biriktirmek kotu, esyalari biriktirirken ofkeleri., nefretler, kizginliklari, kirginliklarida biriktirir insan. Adim atamaz hale gelir. Cok dogru...
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  4. Çok teşekkür ederim yorumunuz icin
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  5. Harika bir anlatım olmuş gerçekten,tüy gibi hafif anne-babalar olabilsek,ne çok isterdim..Elinize,yüreğinize sağlık..

    YanıtlaSil
  6. Şimdi okudum yazınızı... Vicdanımı rahatlatmak amacıyla, ihtiyacım olan yazıyı bulmak için internette araştırırken. Nasıl da bana-bize uyuyor. Eve gidip herşeyi çöpe atmak, hafiflemek oğluma tüy gibi yaklaşmak istedim. İş, yol, İstanbul yorgunluğuyla her akşam eve yorgun ,tükenmiş ulaşmak. Kalan birkaç saate ne sıgdıracağımı bilemeden koşuşturmak... Ama en acısı onu uyuttuktan sonra hissettiğim yetersizlik duygusunun göğsüme tonlarca ağırlığıyla oturması.
    Ve içime dert olanlarla, elimde kumanda sızıyoruz kanepede.

    YanıtlaSil
  7. bayıldım bu yazınıza güvenli bağlanma konusunda da yardımcı olrsanız sevinirim

    YanıtlaSil